Güzel, estetik, fit, ileri seviye yoga fotoğrafları üzerine...
Instagram kullanmayı çok seviyorum. Takip ettiklerim
arasında yoga eğitmenleri, stüdyoları da yer alıyor… Gün içinde birbirinden
güzel pozları görmek iyi hisler uyandırıyor.
Ancak bir süre geçtikten sonra fark ettim, takip ettiğim
yoga fotoğrafları arasında ağırlıkla kol denge duruşları, ters duruşlar, tek
elli duruşlar dışında bir şey yer almıyor.
Yerde bir kelebek pozuna denk gelmiyorum veya oturarak
yapılan bir twiste/ burgu hareketine ya da çocuk duruşuna.
Herkesin pratiği birbirinden ayrı, ama öyle bir algı
yaratmaya başlıyor ki insanda, yoga sanki bu “ileri seviye” ve “karışık” ve “zor”
ve sonsuz “estetik” pozları yapmaktan ibaret.
Şunu iyi biliyorum, güzel olanı seviyoruz.
Güzel olan iyi reklam oluyor.
Fit olan, ince olan, hem anne olup hem de çocuğu ile pıtır
pıtır bir kol duruşundan bir diğer kafa duruşuna geçen ilgimizi çekiyor
özellikle kadınların.
Hepsini anlıyorum ama dün akşam matımın üzerinden uzanırken,
neden yoga yaptığımı düşündüm.
Yoganın faydası şöyle, böyle, saymakla bitmez. Ama ben neden
yoga yapıyorum?
İnanın karın kaslarımı güçlendirmek gibi bir hedefle
başlamadım yogaya (ki herhangi bir sebeple başlanabilir, her şey mümkün). Kendimi iyi hissetmek için başladım yogaya.
Kendimi kötü hissetmeme neden olan şeylerle nasıl mücadele edeceğimi
bilemediğim bir dönemde başladım. Ve hayat devam ederken sık sık bu dönemler
yine bizimle oluyor. İşte yoga bana bu konuda iyi geliyor. Dün akşam da onu
fark ettim. Gözlerimi kapatıp matımın üzerinde Paschimottanasana, yerde iki bacak öne katlanmada nefes alıp
verirken, içimdeki kırgınlıklarıma, hasarlarıma, korkularıma doğru nefes alıp
verdim ve şükür, iyi geldi.
Gelelim yazının başına, estetik, güzel, ters duruş
fotoğrafları, altında bolca yer alan tayt ve yoga ürünleri reklamlarına.
Ben yogayı, kendimi başkasıyla sürekli kıyaslamayı bırakmama
yardımcı olduğu için de yapıyorum. Yetiştirilme, aile, kültür gereği sürekli kıyaslanma ile
büyüdüğüm dünyamda, bunun bana iyi gelmediğini fark ettim. Ne kimseye bakıp
kendimi daha şanslı, daha başarılı hissetmek doğru (ki bu çok korkunç bir
durum, ikinci seçenekten bile), ne de kendimi başkasıyla kıyaslayarak kendimi
daha başarısız, kötü hissetmek.
Fotoğraflara bakarak da, dilerim kimse kendini zehirlemiyordur. Ne güzeller, ne hoşlar, harikalar, bana ilham veriyor
fotoğraflar diyorsak, ne mutlu o zaman. Ama bakıp
bakıp, yoga budur, kol duruşu yapan iyidir, başarılıdır, önemli bir eğitmendir,diyorsak, yoga algısı da televizyona benzeyecektir.
Özellikle, uzun bir süredir yoga yapıyorsak, yogayı neden
yaptığımızı kendimize yeniden sormamız gerektiğini düşünüyorum. Neden yoga
hayatımda? Neden ilk kez matımın üzerine çıkmıştım ve şimdi bugün yeniden,
neden buradayım.
Hırs, en çok yoga matında ortaya çıkıyor. Ve en güzel de
yoga yaparken, beden yardımıyla hırs temizleniyor. Yoga, kendi kendimize
yaptığımız bir yolculuk. Kendimize. Sadece kendimizle. Kimsenin dışarıdan görebileceği
ya da gösterebileceği bir kavram olduğunu sanmıyorum yoganın. İçerde ne varsa, ortaya
çıkıyor. Ve eğer içindeki toprakta ihtiyacın olmayan otların varsa, temizlemek
mümkün oluyor yogada. Hırs, öfke, nefret… Neyse artık ihtiyaç olmayan, seni
yoran, nefes tertemiz su oluyor bedene.
Nefesinin fotoğrafını çekemezsin, ama
elbette poz verebilirsin.
Ve her duruşun faydası sonsuz, ama kesinlikle şart olduğuna
inanmıyorum tırnak içi ileri, zor pozların
yapılması gerektiğine. Yapabiliyorsan, süper, yapamıyorsan da süper, halen yaptığın yoga. Yogayı sadece fiziksel boyutu ile ele almak, kocaman bir eksiklik gibi geliyor bana. Kendinle, çevrenle, hayatla kurduğun ilişkiye, tavrına da yoga yansısın. TriYoga'nın kurucusu Kali Ray, yogayı sadece kendini fiziksel yönde geliştirmek isteyen kişiyi, milyoner birinden bir kuruş istemeye benzetiyor.
Nefesinle buluşuyorsan, ne mutlu sana. İster Vrschikasana
yap, ister Balasana. Yoga, nefesle buluşmanın en güzel şekli. Nefes nedir peki?
Onu kendin keşfetmelisin, mutlaka dene!
PS: İstanbul’da yeniden buluşuyoruz Kasım ayında. Yogada
derinleşmek isteyenler için, yogayı hayatına daha çok taşımak ve sonrasında
öğrendiklerini paylaşmak isteyenler için bir eğitim programı hazırladık Devrim
Öztürk ile beraber.
Eylül’de İzmir’de derslerim başlıyor. Bir İzmirli olarak,
kendi doğduğum topraktaki yoga severlerle buluşacağım için çok heyecanlıyım.
Sorularınız için www.barakayoga.com
sayfasını ziyaret edebilir, bana mail ya da telefon ile ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder